
Herhangi bir yerden herhangi bir yere...
Herhangi birinin yanından herhangi birinin yanına..
Ya da geri de kalan yalnızlığı bırakıp başka bir yalnızlıga...
Herhangi bir vasıta ile giderken..
Yine herhangi bir yol üzeri, en azından yalnız başına bakkaldan çıkabilecek erişkinlikte, bir oglan çocugu gördüm.
Elindeki cüzdana bir şeyler sokuştururken.
Aslında pek sokuşturmak denmez sanırım , itinayla yerleştiriyordu.
Ne olduğunu görmedim.
Nedense ilk cüzdanı olduğunu sanmıyorum.
Ve itinayla yerlştirdiği şeyin futbolcu kartları olduğunu da.
Şimdi asıl meseleye gelelim.
Söz futbolcu kartlarından açılmışken.Aslında ben sözü bilerek ve isteyerek futbolcu kartlarına getirmişken.
5 katlı, her biri 30 yıllık, 4 bina arasında,suyu yeşillenmiş bir havuz kenarında...
İklimimizle alakasız Palmiye ağaçlarının yanında,laci-beyaz çizgili açılır kapanır bez sandalyede otururken, elimde Özel Seri Efes, yanımda oğullarım, aklımda yalanlarım, gerçeklerim... Yalan olan gerçeklerim.. Gerçek olan yalanlarım.. Eksiklerim,tümseklerim...
Şimdi kendimi...
O çok eskilerde..
Hani bizim eskilerde..
Mahir'in,Ceyhun'un,Dinçer'in ne bilim kim vardı başka..Yüzlerini görsem hatırlamam ki bu isimlerin bile...
İşte onların cüzdanları gibi hissediyorum.
Futbolcu kartları ile dolu.
Turbo sakız kağıtları...
En iyisi çıkartmaları,en kötüsü kibrit kutusu kartları...
Hem çok değerliyim..
Hem beş para etmez anlayacağınız,
Öylece kutunun birinde yıllarca kalacak,
Bir halta yaramadan...
Bir gün illaki fırlatıp atılacak..
Yorumlar
Yorum Gönder